Bu surenin -ki, Suyûtî'ye göre, Hz. Peygamber'in
Medine'ye hicretinden yaklaşık iki yıl önce nazil olmuştur- başlığı, ilk
ayetinde geçen zâriyât sıfat-fiiline
dayanmaktadır.
1 DÜŞÜN rüzgarları, tozları sağa sola
savuran,
2 ve [koyu bulutların] yükünü taşıyan,
3 yumuşak bir şekilde akıp giden,
4 ve [hayatın nimetlerini] [Allah'ın]
buyruğu altında paylaştıran!1
5 Gerçek şu ki, size vaad edilmiş olan2 kesinlikle doğrudur, 6 ve yargılama (Günü) mutlaka gelecektir!
7 DÜŞÜN yıldız kümeleri ile dolu gök
kubbeyi!3
8 Siz [ey insanlar,] neye inanılacağı
konusunda derin bir ayrılık içindesiniz:4 9 bu
konuda (gerçeğe) aykırı görüşleri savunan, (yalnızca) kendini aldatır!5
10 Onlar yalnızca kendilerini yok ederler,6 o anlayamadıkları şeyler hakkında zanda bulunanlar,7 11 aptallıklarıyla
cehalete gömülenler; 12 [müstehzî
bir şekilde,] “Ne zaman gelecekmiş Hesap Günü?” diye soranlar.
13 [O Gün,] onlar ateşle denenecekler,8 14 [ve
o Gün,] “Bu sınanmayı yaşayın!” [denilecek,] “O kadar ısrarla istediğiniz şey
budur işte!”9
15 [Ama,] Allah'a karşı sorumluluk bilinci
duyanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulacaklar, 16 Rablerinin bağışlayacağı her şeyden
istedikleri gibi yararlanarak; [çünkü] onlar geçmişte10 iyi şeyler yapan (insan)lardı: 17 gecenin çok az bir kısmında
uyurlardı, 18 bağışlanmak için
kalplerinin derinliğinden gelerek11 yalvarırlardı; 19 ve sahip oldukları her şeyden, [yardım] isteyenlere ve sıkıntı
içinde bulunanlara12 bir pay [ayırırlardı].
20 YERYÜZÜNDE içlerinde hiçbir şüphe
duymadan inananlar[ın görebileceği, Allah'ın varlığının] işaretleri vardır, 21 tıpkı kendi kişiliğiniz üzerinde13 de [O'nun işaretleri bulunduğu] gibi:
[bunları] görmüyor musunuz?
22 [Yeryüzündeki] azığınızın14 ve [ölümden sonraki hayatınız için] vaad
edilen her şeyin [kaynağı] göktedir: 23
yerin ve göğün Rabbine andolsun ki bu [ölümden sonraki hayat] gerçektir;
konuşma (yeteneği)ne sahip olmanız kadar15 gerçek!
24 İBRAHİM'İN seçkin konukları ile ilgili
kıssayı hiç duydun mu?16
25 O [semavî elçi]ler İbrahim'e gelip ona
selâm verdiklerinde, “[Size de] selâm olsun!” demişti; [ve kendi kendine,]
“Bunlar, yabancı kimseler!”17 (diye
düşünmüştü.)
26 Sonra sessizce evine dönerek semiz bir
[kızartılmış] buzağı getirmiş, 27 ve
“Yemez misiniz?” diye önlerine koymuştu.
28 [İbrahim, misafirlerin yemediklerini
görünce,] onlardan endişeye kapıldı;18 [ama]
onlar: “Korkma!” dediler ve derin bilgi ile19 donatılan bir erkek çocuk [sahibi olacağı]
müjdesini verdiler.
29 Bunun üzerine karısı çığlık atarak
[misafirlerin] yanına geldi ve [şaşkınlık içinde] yüzüne vurarak feryad etti:
“[Benim gibi] kısır bir kocakarıdan mı!”
30 Onlar: “Rabbin böyle buyurdu; ve
şüphesiz yalnız O'dur hikmet sahibi olan, her şeyi bilen!” dediler.
31 [İbrahim,] “Peki” dedi, “[başka] ne
görüyorsunuz, ey [semavî] elçiler?”
32 Onlar, “Bak” dediler, “biz günaha
batmış bir topluma20 gönderildik, 33 ki onlara taş gibi sert ceza
darbeleri21 vuralım, 34
bu şekilde kendi kişiliklerini harcamış22 olanlar[a ceza] için Rabbinin katında
belirlenmiş olan (darbeler)”.
35 Ve zaman içinde23 orada bulunan [bazı] müminleri [Lût'un
şehrinden] çıkardık: 36 çünkü bir
[tek] hane24 dışında orada Bize teslim olan hiç kimse
görmedik.
37 Ve böylece [bütün zalimleri bekleyen]
şiddetli azaptan korkanlar için orada25 bir
işaret, bir mesaj bıraktık.
38 MUSA [ile Firavun kıssasın]da da [aynı
mesajı verdik:26 çünkü] Biz o'nu Firavun'a açık bir otorite ile
göndermiştik, 39 o zaman [Firavun]
kudretinden [dolayı böbürlenerek] karşı koymuştu ve “[Bu Musa] bir büyücü veya
bir delidir!” demişti; 40 ve Biz onu
ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık: [bütün bu olup bitenler için]
suçlanması gereken, [Firavun'dan başkası değildi,] yalnız o idi (tek suçlu).27
41 Ve; canlıları yok eden kasırgayı
üzerlerine saldığımız ‘Âd [kavminin başına gelenlerde] de [aynı mesajı
bulursunuz], 42 (bu kasırga) geçtiği
yerde hiçbir şey bırakmadı, ve [her şeyi] çürümüş kemiklere benzetti.28
43 Semûd [kavminin kıssasın]da da (aynı
mesaj vardır), ki Biz onlara: “Kısa bir süre sefanızı sürün bakalım!” demiştik,29 44 (çünkü)
Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı; bunun üzerine,
[ümitsizce] bakınıp dururlarken bir ceza şimşeği onları yakalamıştı: 45 çünkü yerlerinden kalkacak durumda
bile değillerdi ve kendilerini savunamazlardı.
46 Daha önce Nûh kavmini [de böylece yok
etmiştik]: çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idi.
47 EVRENİ30 [yaratıcı] güc[ümüz] ile inşa eden Biziz: ve,
şüphesiz, Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten.31
48 Biz yeri genişçe yaydık ve onu pek de
güzel düzenledik!32
49 Ve her şeyin karşıtını yarattık,33 ki [Allah'ın Tek olduğunu] anlayabilesiniz.34
50 Böylece, [ey Muhammed, onlara söyle:]
“[Sahte ve kötü olan her şeyden] Allah'a sığının! Gerçek şu ki ben, O'nun
tarafından görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım! 51 Allah'ın yanısıra başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayın:35 Şüphesiz ben, O'nun tarafından
görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım!”
52 İşte böyle, kendilerinden önce yaşamış
olanlara da hangi elçi geldiyse, mutlaka, “[O] bir göz boyayıcı[dır],36 yahut bir deli!” dediler. 53 Onlar bu [düşünce tarzı]nı birbirlerine miras olarak mı
aktarmışlar?
Hayır, onlar azgınca bir küstahlığa kapılmış bir
topluluktur!
54 O halde, onlardan yüz çevir, (bu
durumda) senin bir suçun olmaz; 55 ama
yine de [kulak veren herkese] hatırlatmaya devam et: çünkü bu hatırlatmalar
müminlere fayda sağlar.
56 Ve [onlara söyle:] görünmez varlıkları37 ve insanları yalnızca [Beni tanımaları ve]
Bana kulluk etmeleri için yarattım.38 57 [Ama dikkat edin,] Ben onlardan ne
bir rızık istiyorum ne de Beni gözetip beslemelerini: 58 çünkü bizzat Allah bütün rızıkları verendir, her türlü kudretin
Sahibidir, bakî olandır!
59 Gerçek şu ki, zulüm işleyenler,
[geçmişteki] arkadaşları gibi [kötülükten] paylarını alacaklardır:39 öyleyse [akibetlerini] çabuklaştırmayı
benden istemesinler!
60 Hakikati inkara şartlanmış olanların
vay haline; haber verilen Günde [başlarına gelecekler için vay haline onların!]