51/ZARİYAT

Bu surenin -ki, Suyûtî'ye göre, Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden yaklaşık iki yıl önce nazil olmuştur- başlığı, ilk ayetinde geçen zâriyât sıfat-fiiline dayanmaktadır.

1 DÜŞÜN rüzgarları, tozları sağa sola savuran,

2 ve [koyu bulutların] yükünü taşıyan,

3 yumuşak bir şekilde akıp giden,

4 ve [hayatın nimetlerini] [Allah'ın] buyruğu altında paylaştıran!1

5 Gerçek şu ki, size vaad edilmiş olan2 kesinlikle doğrudur, 6 ve yargılama (Günü) mutlaka gelecektir!

7 DÜŞÜN yıldız kümeleri ile dolu gök kubbeyi!3

8 Siz [ey insanlar,] neye inanılacağı konusunda derin bir ayrılık içindesiniz:4 9 bu konuda (gerçeğe) aykırı görüşleri savunan, (yalnızca) kendini aldatır!5

10 Onlar yalnızca kendilerini yok ederler,6 o anlayamadıkları şeyler hakkında zanda bulunanlar,7 11 aptallıklarıyla cehalete gömülenler; 12 [müstehzî bir şekilde,] “Ne zaman gelecekmiş Hesap Günü?” diye soranlar.

13 [O Gün,] onlar ateşle denenecekler,8 14 [ve o Gün,] “Bu sınanmayı yaşayın!” [denilecek,] “O kadar ısrarla istediğiniz şey budur işte!”9

15 [Ama,] Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar, kendilerini bahçeler ve pınarlar arasında bulacaklar, 16 Rablerinin bağışlayacağı her şeyden istedikleri gibi yararlanarak; [çünkü] onlar geçmişte10 iyi şeyler yapan (insan)lardı: 17 gecenin çok az bir kısmında uyurlardı, 18 bağışlanmak için kalplerinin derinliğinden gelerek11 yalvarırlardı; 19 ve sahip oldukları her şeyden, [yardım] isteyenlere ve sıkıntı içinde bulunanlara12 bir pay [ayırırlardı].

20 YERYÜZÜNDE içlerinde hiçbir şüphe duymadan inananlar[ın görebileceği, Allah'ın varlığının] işaretleri vardır, 21 tıpkı kendi kişiliğiniz üzerinde13 de [O'nun işaretleri bulunduğu] gibi: [bunları] görmüyor musunuz?

22 [Yeryüzündeki] azığınızın14 ve [ölümden sonraki hayatınız için] vaad edilen her şeyin [kaynağı] göktedir: 23 yerin ve göğün Rabbine andolsun ki bu [ölümden sonraki hayat] gerçektir; konuşma (yeteneği)ne sahip olmanız kadar15 gerçek!

24 İBRAHİM'İN seçkin konukları ile ilgili kıssayı hiç duydun mu?16

25 O [semavî elçi]ler İbrahim'e gelip ona selâm verdiklerinde, “[Size de] selâm olsun!” demişti; [ve kendi kendine,] “Bunlar, yabancı kimseler!”17 (diye düşünmüştü.)

26 Sonra sessizce evine dönerek semiz bir [kızartılmış] buzağı getirmiş, 27 ve “Yemez misiniz?” diye önlerine koymuştu.

28 [İbrahim, misafirlerin yemediklerini görünce,] onlardan endişeye kapıldı;18 [ama] onlar: “Korkma!” dediler ve derin bilgi ile19 donatılan bir erkek çocuk [sahibi olacağı] müjdesini verdiler.

29 Bunun üzerine karısı çığlık atarak [misafirlerin] yanına geldi ve [şaşkınlık içinde] yüzüne vurarak feryad etti: “[Benim gibi] kısır bir kocakarıdan mı!”

30 Onlar: “Rabbin böyle buyurdu; ve şüphesiz yalnız O'dur hikmet sahibi olan, her şeyi bilen!” dediler.

31 [İbrahim,] “Peki” dedi, “[başka] ne görüyorsunuz, ey [semavî] elçiler?”

32 Onlar, “Bak” dediler, “biz günaha batmış bir topluma20 gönderildik, 33 ki onlara taş gibi sert ceza darbeleri21 vuralım, 34 bu şekilde kendi kişiliklerini harcamış22 olanlar[a ceza] için Rabbinin katında belirlenmiş olan (darbeler)”.

35 Ve zaman içinde23 orada bulunan [bazı] müminleri [Lût'un şehrinden] çıkardık: 36 çünkü bir [tek] hane24 dışında orada Bize teslim olan hiç kimse görmedik.

37 Ve böylece [bütün zalimleri bekleyen] şiddetli azaptan korkanlar için orada25 bir işaret, bir mesaj bıraktık.

38 MUSA [ile Firavun kıssasın]da da [aynı mesajı verdik:26 çünkü] Biz o'nu Firavun'a açık bir otorite ile göndermiştik, 39 o zaman [Firavun] kudretinden [dolayı böbürlenerek] karşı koymuştu ve “[Bu Musa] bir büyücü veya bir delidir!” demişti; 40 ve Biz onu ve adamlarını yakalayıp hepsini denize atmıştık: [bütün bu olup bitenler için] suçlanması gereken, [Firavun'dan başkası değildi,] yalnız o idi (tek suçlu).27

41 Ve; canlıları yok eden kasırgayı üzerlerine saldığımız ‘Âd [kavminin başına gelenlerde] de [aynı mesajı bulursunuz], 42 (bu kasırga) geçtiği yerde hiçbir şey bırakmadı, ve [her şeyi] çürümüş kemiklere benzetti.28 

43 Semûd [kavminin kıssasın]da da (aynı mesaj vardır), ki Biz onlara: “Kısa bir süre sefanızı sürün bakalım!” demiştik,29 44 (çünkü) Rablerinin buyruğuna baş kaldırmışlardı; bunun üzerine, [ümitsizce] bakınıp dururlarken bir ceza şimşeği onları yakalamıştı: 45 çünkü yerlerinden kalkacak durumda bile değillerdi ve kendilerini savunamazlardı.

46 Daha önce Nûh kavmini [de böylece yok etmiştik]: çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idi.

47 EVRENİ30 [yaratıcı] güc[ümüz] ile inşa eden Biziz: ve, şüphesiz, Biziz onu istikrarlı bir şekilde genişleten.31

48 Biz yeri genişçe yaydık ve onu pek de güzel düzenledik!32

49 Ve her şeyin karşıtını yarattık,33 ki [Allah'ın Tek olduğunu] anlayabilesiniz.34

50 Böylece, [ey Muhammed, onlara söyle:] “[Sahte ve kötü olan her şeyden] Allah'a sığının! Gerçek şu ki ben, O'nun tarafından görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım! 51 Allah'ın yanısıra başka hiçbir şeye ilahlık yakıştırmayın:35 Şüphesiz ben, O'nun tarafından görevlendirilmiş açık bir uyarıcıyım!”

52 İşte böyle, kendilerinden önce yaşamış olanlara da hangi elçi geldiyse, mutlaka, “[O] bir göz boyayıcı[dır],36 yahut bir deli!” dediler. 53 Onlar bu [düşünce tarzı]nı birbirlerine miras olarak mı aktarmışlar?

Hayır, onlar azgınca bir küstahlığa kapılmış bir topluluktur!

54 O halde, onlardan yüz çevir, (bu durumda) senin bir suçun olmaz; 55 ama yine de [kulak veren herkese] hatırlatmaya devam et: çünkü bu hatırlatmalar müminlere fayda sağlar.

56 Ve [onlara söyle:] görünmez varlıkları37 ve insanları yalnızca [Beni tanımaları ve] Bana kulluk etmeleri için yarattım.38 57 [Ama dikkat edin,] Ben onlardan ne bir rızık istiyorum ne de Beni gözetip beslemelerini: 58 çünkü bizzat Allah bütün rızıkları verendir, her türlü kudretin Sahibidir, bakî olandır!

59 Gerçek şu ki, zulüm işleyenler, [geçmişteki] arkadaşları gibi [kötülükten] paylarını alacaklardır:39 öyleyse [akibetlerini] çabuklaştırmayı benden istemesinler!

60 Hakikati inkara şartlanmış olanların vay haline; haber verilen Günde [başlarına gelecekler için vay haline onların!]