30/RUM
Hicret'ten altı veya yedi yıl önce
nazil olan bu sure, adını, ilk ayetlerinde geçen Bizanslılar'a ait bazı gaybî
haberlerden alır. (Bu haberlerin tarihsel arka planı için bkz. aşağıdaki 2 ve
3. notlar.) Nazil olduğu dönemde hâlâ geleceğin sis perdesi arkasında bulunan
olayları açıkça haber vermekle başlayan sure, hemen ardından asıl konusuna
geçer: Allah'ın yarattığı mevcudat karşısındaki hayranlık; sürekli olarak
“ölüden diri meydana getirmesi” ve böylece ölüyü zamanın nihayetinde yeniden
diriltme kudreti ve vaadinin vurgulanması. Fakat, Kur’an, birçok insanın bunu
“anlamamakta direndiğini” (ayet 56) söyler, çünkü “Onlar bu dünya hayatının
yalnız görünen yüzünü tanırlar, ebedî ve nihaî olandan ise tamamen
habersizdirler” (ayet 7) ve insanların bu gerçeklerden habersiz olmaları
yüzünden “kendi yapıp-ettiklerinin sonucu olarak denizde ve karada çürüme ve
bozulma başladı” (ayet 41): bu, aynı zamanda, günümüz dünyasında yaşadığımız
trajik gerçeklerle ilgili kesin bir öngörüdür.
1 Elif-Lâm-Mîm.1
2 BİZANSLILAR
yenilgiye uğradı, 3 yakın bir yerde;
ama bu yenilgiye rağmen (yeniden) üstünlük sağlayacaklar 4 birkaç yıl içinde: [çünkü] karar yetkisi, eninde sonunda2 Allah'a
aittir.
İşte o gün inananlar sevineceklerdir 5 Allah'ın yardımına:3 [çünkü] O, dilediğine yardım eder. O kudret ve
merhamet Sahibidir.
6 Allah'ın
vaadi[dir bu]. Allah vaadinden asla dönmez. Ama insanların çoğu [bunu]
bilmezler: 7 Onlar bu dünya
hayatının yalnız görünen yüzünü tanırlar, ebedî ve nihaî olandan4 ise tamamen habersizdirler.
8 Onlar
kendi içlerinde bir muhasebe yapmayı hiç bilmezler mi?5
Allah, gökleri ve yeri ve ikisi
arasında bulunan her şeyi [derunî] bir anlamdan ve [kendi belirlediği] bir
zaman sınırından yoksun yaratmış olamaz:6 fakat, çoğu kimse, sonunda Rablerine
kavuşacaklarını hâlâ inatla reddeder!
9 Onlar,
hiç yeryüzünü dolaşıp kendilerinden önce yaşamış olan [hakikati inkar
edenler]in sonlarının ne olduğunu görmediler mi? Onlar ki daha kudretliydiler,
yeryüzünde daha derin izler bırakmışlardı ve dünyayı daha iyi7 imar etmişlerdi; onlara [da] peygamberleri hakikatin bütün
kanıtlarıyla gelmişti; ama [hakikati reddettikleri ve sonuçta yok olup
gittiklerinde] Allah onlara haksızlık yapmış değildi, ama onlar kendi
kendilerine haksızlık yapmışlardı.
10 Ve bir
kez daha (söyleyelim:)8 Allah'ın mesajlarını
yalanlayarak ve onları alaya alıp eğlenerek kötülük işleyenlerin sonu hüsran
olacaktır.
11 [İNSANI]
yoktan var eden Allah sonra ona yeniden can verecektir9 ve sonunda hepiniz yine O'na
döndürüleceksiniz.
12 Ve Son
Saat gelip çattığında günaha saplanmış olanlar hayal kırıklığına
uğrayacaklardır: 13 çünkü Allah'a
ortak koştukları varlıkların hiç birinden bir şefaat göremeyecekler,10 çünkü
[o zaman] bizzat kendileri eski müşrikçe kuruntularını terk edeceklerdir.11
14 Ve Son
Saat gelip çattığında o Gün [herkesin] ne olduğu ortaya çıkacaktır: 15 iman edip doğru ve yararlı işler
yapanlar bir mutluluk-esenlik bahçesinde ağırlanacaklardır; 16 Hakikati reddedip mesajlarımızı
inkar edenlere -ve [böylece] öteki dünyanın varlığını yalanlayanlara- gelince,12 onlar
azabın içine atılıvereceklerdir.
17 ÖYLEYSE
akşam vaktine girdiğinizde ve sabah kalktığınızda Allah'ın sınırsız şanını
yüceltin; 18 Göklerde ve yerde her
türlü övgünün O'na mahsus olduğunu [görerek] öğle vaktinde de sonrasında da
[O'nu yüceltin].13
19 O,
ölüden diriyi meydana getiren[dir], diriden de ölüyü; ve toprağı öldükten sonra
yeniden canlandıran O'dur: işte siz de [ölümden hayata] böylece
döndürüleceksiniz.
20 Sizi
balçıktan yaratması, O'nun mucizevî işaretlerinden biridir14 ve
(yaratıldıktan) sonra, baktınız ki, birbirinizden farklı insanlar olup
çıkmışsınız!
21 O'nun
işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden15 eşler yaratması ve aranıza
sevgiyi ve şefkati yerleştirmesidir: bunda, kuşkusuz, düşünen insanlar için
dersler vardır!
22 Göklerin
ve yerin yaratılması, renklerinizin ve dillerinizin farklılaştırılması (da)
O'nun alametlerindendir: bunda, kuşkusuz, [fıtrî] bilgiye (anlama ve kavrama
yeteneğine) sahip insanlar için dersler vardır!
23 Hem
gece hem de gündüz uyuyabilmeniz ve O'nun nimetlerinin ardından koşma [arzu ve
yeteneğine sahip olma]nız da O'nun işaretlerinden biridir: bunda, kuşkusuz,
dinley[ip anlamak istey]en kimseler için mesajlar vardır!
24 Gözünüzün
önünde size korku ve ümit16 veren şimşekler
çaktırması ve gökten yağmur yağdırıp
bununla ölü toprağa can vermesi [de] O'nun mucizevî işaretlerinden biridir:
akıllarını kullananlar için bundan alınacak dersler vardır!
25 Göklerin
ve yerin Allah'ın buyruğu altında sapasağlam durmaları da17 O'nun mucizevî işaretlerindendir.
[Bunları hatırlayıp düşünün: çünkü]
sonunda O sizi bir tek seslenişle yerden kalkmaya çağırdığında, hepiniz
[yargılanmak üzere] ortaya çıkacaksınız.
26 Göklerde
ve yerde olan her şey O'na aittir: hepsi O'nun iradesine tâbidir.
27 [Bütün
hayatı] yoktan var eden, sonra onu yeniden vücuda getiren O'dur18: Bu O'nun
için pek kolaydır; çünkü O, göklerde ve yerde mevcut olan bütün yüceliklerin
özü ve esasıdır19 ve
yalnız O kudret ve hikmet sahibidir.
28 O size
kendi hayatınızdan örnek getirir:20 Sağ elinizin sahip olduğu kimseleri21 size verdiğimiz rızık üzerinde [tam yetki
sahibi] ortaklarınız olarak görmeye ve böylece [onlarla] bu hakkı eşit olarak
paylaşmaya razı olur musunuz? Ve [daha güçlü olan] emsallerinizden22 korktuğunuz
gibi onlar[a danışmadan o hakkı kullanmak]tan korkar mısınız?
İşte akıllarını kullanan insanlara
mesajlarımızı böylece açıklarız.
29 Ne var
ki, zulüm işlemeye şartlanmış olanlar bir [hakikat] bilgisine dayanmadan kendi
arzu ve heveslerinin peşinde giderler.23 Allah'ın [bu şekilde] saptırdıklarını kim
doğru yola sevk edebilir ve [bu işde] kim onlara yardım edebilir?24
30 BÖYLECE
SEN, bâtıl olan her şeyden uzaklaşarak25 yüzünü
kararlı bir şekilde [hak olan] dine çevir26 ve Allah'ın insan bünyesine nakşettiği fıtrata
uygun davran:27 [ki,]
Allah'ın yarattığında bir bozulma ve çürümeye meydan verilmesin:28 bu,
sahih [bir] din[in gayesi]dir; ama çoğu insanlar onu bilmezler.
31 [O
halde bâtıl olan her şeyden yüz çevirerek yalnızca] O'na yönel; ve O'na karşı
sorumluluğunun bilincinde ol; namazını devamlı ve dikkatli şekilde ifa et ve
O'ndan başkasına ilahlık yakıştıranlar arasına girme; 32 [yahut] inançlarının bütünlüğünü bozarak parçalara bölünen ve
her grubun yalnız kendi sahip olduğu [ilkelerle] övündüğü kimselerden olma!29
33 ŞİMDİ
[vaki olduğu üzere:] insanlar sıkıntıya uğradıklarında Rablerine dönerek
[yardım için] O'na yalvarıp yakarırlar; fakat rahmetine nail olunca da bir
kısmı, başka güçleri Rablerinin ilahlığına ortak koş[maya başl]arlar,30 34 [sanki]
kendilerine bahşettiğimiz (nimetler)e karşı nankörlüklerini göstermek
istiyorlar.
Madem böyle (düşünüyorsunuz,) bu [kısa]
ömrünüzün tadını çıkarın: a-ma zamanı geldiğinde [gerçeği] göreceksiniz!
35 Biz
onlara, Bizden başkasına kulluk yapmalarını31 söyleyen
bir ilahî vahiy mi32 gönderdik?
36 [Her
zaman olduğu gibi,] insanlara rahmetimizi tattırdığımız zaman buna sevinirler;
fakat kendi yapıp-ettikleri33 sonucunda
başlarına bir bela gelince de bütün ümitlerini yitirirler!
37 Onlar,
Allah'ın rızkı dilediğine bol ihsan ettiğini, dilediğine ölçülü ve idareli
verdiğini görmezler mi?
Bunda, kuşkusuz inanan insanlar için
dersler vardır!
38 Öyleyse
yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara34 haklarını verin; bu, Allah'ın rızasını
kazanmak isteyenler için en doğrusudur: çünkü, mutluluğa erecekler onlardır!
39 Ve
[unutmayın: Başka] insanların malvarlığı sayesinde, artsın diye faizle
verdikleriniz [size] Allah katında bir artış sağlamaz.35 Oysa, Allah'ın hoşnutluğunu
kazanmak için karşılıksız verdikleriniz [O'nun tarafından bereketlendirilir:36] işte
onlar, [bu şekilde Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak isteyenler,] ödüllerini kat
kat artıranlardır!
40 SİZİ
YARATAN, sonra geçinmeniz için gerekli vasıtaları sağlayan, ardından sizi ölüme
götüren ve en sonunda tekrar hayata döndürecek olan, Allah'tır. O'nun ilahlığına
ortak koştuğunuz güçler veya varlıklar37 bu işlerden birini yapabilirler mi?
(Hayır!) O, ihtişamında sınırsızdır ve insanların kendisine eş koştuklarından
çok yücedir!
41 [Allah'ın
buyruklarını umursamaz hale gelen şu] insanların kendi elleriyle
yapıp-ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı: Bu
şekilde38 [Allah], belki [doğru yola] geri dönerler diye
yaptıklarının bazı [kötü] sonuçlarını onlara tattıracaktır.39
42 De ki:
“Yeryüzünü dolaşın ve [sizden] önce yaşamış olan [günahkar]ların sonlarının ne
olduğunu görün: onların çoğu Allah'tan başka varlıklara veya güçlere ilahî
sıfatlar yakıştırmışlardı.”40
43 Öyleyse,
Allah katından, önüne geçilemez bir Gün, [bir Hesap Günü] gelmeden yüzünü
kararlı bir şekilde bu sahih dine çevir.41
O Gün herkesin yeri belli olacak: 44 hakikati inkar eden, inkarı[nın
sorumluluğu]na katlanacak, doğru ve adil işler yapanlar ise kendileri için iyi
bir hazırlık yapmış olacaklar, 45 O,
inanıp doğru işler yapanları kendi lütfuyla ödüllendirecektir.
Şüphesiz Allah, hakikati kabule
yanaşmayanları sevmez. 46 Çünkü O,
mucizevî işaretlerden biri olarak güzel haberler yüklü rüzgarlar [gönderir gibi
mesajlarını] göndermektedir ki42 [hayat veren yağmurlar yoluyla] rahmetini
üzerinize yağdırsın, gemiler Kendi buyrukları doğrultusunda hareket edebilsin
ve böylece O'nun nimetlerinden pay almak için çaba gösterenlerden ve
şükredenlerden olasınız.
47 [Ey
Muhammed,] senden önceki toplumlara da kendi içlerinden peygamberler
göndermiştik43 ve
onlar hakikatin her türlü kanıtını getirmişlerdi: ve sonra [müminleri zafere
ulaştırmak suretiyle,] [kasden] kötülük işleyenlerden öcümüzü almıştık: zaten
inananlara yardım etmeyi üstümüzde bir sorumluluk olarak görmüştük.
48 Bulutları
yükseğe kaldırsın diye [umut] rüzgarlarını44 estiren O'dur! O, bulutları göklerin
üzerine dilediği gibi yayar ve onları yarıp parçalar, böylece bulutların
içinden yağmurların boşaldığını görürsün: ve kullarından dilediğinin üzerine
yağdırıp onları sevince boğar, 49 oysa
[tam da] yağmurun yağdırılmasından kısa bir süre önce, (neredeyse) bütün
umutlarını yitirmişlerdi!
50 İşte
[ey insanoğlu,] bunlar Allah'ın rahmetinin işaretleridir; (bak,) ölü toprağa
nasıl can veriyor! İşte ölüye tekrar can veren de [Allah]tır: zaten O, her şeyi
yapmaya kâdirdir!
51 İşte
böyle: şayet45 [topraklarını
kavuran] bir rüzgar göndersek ve ekinlerinin sararmaya başladığını görseler,
[kısa süre önceki sevinçlerinden] vazgeçip [kudretimizi ve rahmetimizi] inkar
etmeye kalkışırlar!46
52 Elbette
sen ölülere asla duyuramazsın: ve sırtlarını [sana] dönüp uzaklaşan [kalbi]
sağırlara [da]! 53 Ve yine,
[kalpleri] kör olanları sapıklıklarından döndürüp doğru yola iletemezsin: Sen
[davetini] ancak mesajlarımıza inan[mak istey]enlere ve böylece kendilerini
Bize teslim edenlere duyurabilirsin.47
54 SİZİ
ZAYIF [bir halde] yaratan, zayıflığınızdan sonra [size] güç veren ve güc[ünüzü
gösterdiğiniz bir dönem]den sonra [yaşlılığın getirdiği] zayıflığa sizi dûçâr
eden ve saçlarınıza aklar düşüren O'dur!48 O, dilediğini var eder; O her şeyi bilendir
ve sınırsız güç Sahibidir!
55 [Size
ölümü veren ve zamanı geldiğinde yeniden diriltecek olan O'dur!]49 Ve Son Saat gelip çattığında, günaha saplanmış
olanlar, [yeryüzünde] bir saatten fazla kalmadıklarına yemin edeceklerdir:
onlar kendilerini böylece [hayat boyu] kandırırlar!50
56 Fakat
[hayattayken] kendilerini bilgi51 ve inanç ile donattıklarımız: “Siz,
gerçekte, Allah'ın vahyettiğin[i doğru kabul etme]de geciktiniz52 [ve]
Kıyamet Günü'ne kadar [beklediniz]: işte bugün Kıyamet Günü'dür: ama siz bunu
anlamamakta direndiniz!”53 diyeceklerdir.
57 Fakat
o Gün, zulme şartlanmış olanların ne mazeretlerinin bir faydası olacak, ne de
kendilerini düzeltmelerine izin verilecektir.
58 BİZ bu
Kur’an'da insanların önüne her türlü örnek olayı koyduk.54 Ama onlara [böyle] bir
mesajla yaklaşırsan, hakikati inkara şartlanmış olanlar, mutlaka, “Siz düzmece
iddialarda bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz!” derler.
59 Allah
bu şekilde, [hakikati] kabul etme[k isteme]yenlerin kalplerini mühürler.55
60 O
halde sıkıntılara göğüs ger: Allah'ın [Kıyamet Günü ile ilgili] vaadi
kesinlikle doğrudur. Öyleyse, tam bir iç tatminine ulaşamayanların senin
zihnine şüphe tohumları ekmelerine izin verme!