19/MERYEM

Bütün otoriteler bu surenin Mekke dönemine ait olduğu konusunda görüş birliği içindedirler; ancak (Suyûtî gibi) bazıları sureyi iniş sıralamasında bu dönemin sonuna denk gelen bir yere koymaktadırlar; oysa surenin risaletin altıncı hatta muhtemelen beşinci yılından öteye gitmeyen erken bir dönemde, yani Hz. Peygamber'in Medine'ye hicretinden takriben yedi ya da sekiz yıl önce vahyedildiğini gösteren karşı çıkılmaz belirtiler vardır. Aşağı yukarı bu tarihlerde Mekke'den Habeşistan'a hicret eden ikinci Müslüman kafilesine katılan sahâbîler bu sureyle tanışıktılar; bunun içindir ki, söz gelimi, Ca‘fer b. Ebî Tâlib'in (Hz. Peygamber'in amca oğlu ve Habeşistan'a hicret eden ilk kafilenin lideri) bu sureyi, Hz. İsa hakkındaki İslamî görüşü açıklamak amacıyla Habeş Necâşî'si (yani, Kral'ı) önünde okuduğu rivayet edilmektedir (İbni Hişâm).

Surenin genel kabul gören ismi, Hz. Zekeriya ve İsa'nın habercisi olan Hz. Yahyâ'nın kıssasıyla birlikte, surenin takriben üçte birini kapsayan ve sonuna doğru 88-91. ayetlerde yeniden temas edilen Hz. Meryem ile İsa'nın kıssalarına dayanmaktadır.

 

1 Kâf-Hâ-Yâ-‘Ayn-Sâd.1

2 KULU ZEKERİYA'ya Rabbinin bahşettiği rahmeti dile getiren bir anma(dır), bu:2

3 Hani o, tâ içinden3 Rabbine seslenerek 4 şöyle demişti: “Ey Rabbim! Doğrusu, artık kemiklerim gevşedi, saçlarım ağardı. Ama şimdiye kadar, ey Rabbim, Sana yönelttiğim duada cevapsız bırakıldığım hiç olmadı.4

5 Ve gerçek şu ki, ben göçüp gittikten sonra5 yakınlarım[ın yapacakların]dan kaygı duyuyorum; çünkü karım baştan beri kısırdı. Öyleyse, bana katından, benim yerimi alacak bir yardımcı bahşet 6 ki bana ve Yakub'un Evi'ne mirasçı olsun; ve Sen ey Rabbim, o'nu hoşnut olacağın (bir ahlak)la donat!”

7 [Bunun üzerine melekler o'na seslendiler:6] “Ey Zekeriya, ismi Yahya olan bir oğul müjdeliyoruz sana. [Ve Allah şöyle buyuruyor:] ‘Daha önce hiç kimseye bu ismi vermemiştik’”.7

8 [Zekeriya:] “Ey Rabbim!” dedi, “Karım kısır olduğu halde ve ben de yaşlanarak bütünüyle güçsüz bir duruma düşmüşken, benim nasıl oğlum olabilir ki?”

9 [Melek:] “Orası öyle, [ama],” dedi, “Rabbin diyor ki: ‘Bu Benim için kolaydır, tıpkı daha önce seni yoktan var ettiğim gibi’”.8

10 [Zekeriya:] “Rabbim, öyleyse, bana bir işaret tayin et!” diye niyaz etti.

[Melek:] “Senin işaretin, tam (üç gün) üç gece insanlarla konuşmaman olacak”9 dedi.

11 Bunun üzerine [Zekeriya] mâbedden kavminin karşısına çıktı ve onlara “Sabah akşam [Rabbinizin] sınırsız kudret ve yüceliğini anın!”10 diye işaret etti.

12 [Ve çocuk doğup büyüdüğünde o'na:] “Ey Yahyâ! İlahî mesaja sımsıkı sarıl!” [diye öğüt verdi]. Çünkü o daha küçük bir oğlanken Biz o'na doğru ve kuşatıcı düşünme yeteneği vermiştik, 13 ve katımızdan bir ruh inceliği11 ve arınmışlık... Öyle ki, Bize karşı o [her zaman] bilinç ve duyarlık içinde idi; 14 ve ana-babasına karşı saygı ve gözetme tavrı içinde; asla zorba ya da dik başlı biri değildi.

15 Bunun içindir ki, doğduğu gün de, öldüğü gün de, [Allah'ın] selâmı o'nun üzerindeydi; ve diri olarak kaldırılacağı gün de [yine o'nun] üzerine olacaktır.

16 VE BU İLAHÎ mesajda12 Meryem'i de an. Hani, o ailesinden ayrılıp doğu yönünde bir yere çekilmişti; 17 kendini onlardan uzak tutuyordu;13 bu durumdayken kendisine vahiy meleğimizi gönderdik; [bu melek] ona eli yüzü düzgün bir beşer kılığında göründü.14

18 (Meryem onu görünce:) “Senden, O kuşatıcı rahmet ve esirgeme Sahibi'ne sığınırım!” dedi, “Eğer O'na karşı sorumluluk bilinci taşıyorsan [bana yaklaşma]!”

19 [Melek:] “Ben yalnızca Rabbinin bir elçisiyim” dedi, “[O Rab ki:] sana tertemiz bir oğul armağan edeceğim [diyor].”

20 [Meryem:] “Bana daha hiçbir erkek dokunmamışken, nasıl bir oğlum olabilir? Üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim” dedi.

21 [Melek:] “Bu doğru” dedi, “[Ancak] Rabbin diyor ki: ‘Bu Benim için kolay;15 ve [böyle olduğu için de, senin bir oğlun olacak] ve Biz o'nu insanlar için katımızdan bir sembol ve aydınlatıcı bir bağış kılacağız!’”16

Ve bu [Allah tarafından] önceden hükme bağlanmış bir şeydi: 22 bunun için de, [Meryem] o'na gebe kaldı ve o'nunla birlikte uzak bir yere çekildi.

23 Ve doğum sancısı onu bir hurma ağacının gövdesine sürükledi[ği17 zaman]: “Keşke bu durum başıma gelmeden önce ölseydim de unutulup giden biri olsaydım!” diye yakındı.

24 Bunun üzerine, hurma ağacının alt yanından18 [bir ses] ona şöyle seslendi: “Üzülme! Rabbin senin alt yanında ufak bir dere akıttı; 25 Şimdi hurmanın gövdesini kendine doğru silkele, taze hurma dökülsün. 26 Sonra da ye, iç: gözün aydın olsun! Ve eğer insanlardan birini görürsen ona de ki:19 “Ben O sınırsız rahmet Sahibi için, (bir süre) konuşmaktan kaçınmaya ahdettim; bu yüzden bugün insanlardan kimseyle konuşmayacağım”.20

27 Ve bir süre sonra, çocuğuyla beraber, kavmine döndü.21

“Ey Meryem!” dediler, “Sen, gerçekten, tuhaf bir iş yaptın! 28 Ey Harun'un kız kardeşi!22 Senin baban kötü bir adam değildi; ne de annen iffetsiz bir kadındı!”

29 Bunun üzerine [Meryem] çocuğa işaret etti.

“Daha beşikteki bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz ki!” diye çıkıştılar.

30 [Fakat çocuk:] “Bakın,” dedi,23 “Allah'ın kuluyum ben. O bana ilahî mesaj bahşetti ve beni peygamber24 yaptı, 31 ve nerede bulunursam bulunayım beni kutlu ve erdemli kıldı; yaşadığım sürece bana salâtı, arınmak için vermeyi emretti; 32 ve anamı saygıyla gözetmemi; ve beni merhametten yoksun bir zorba kılmadı.

33 “Bunun içindir ki, doğduğum gün selâm benim üzerimdeydi; öleceğim gün ve hayata [yeniden] döndürüleceğim gün [yine benim üzerimde o-lacaktır]!”

34 MERYEM OĞLU İsa hakkında, üzerinde öylesine derin bir anlaşmazlığa düştükleri25 doğru açıklama işte budur.

35 Bir oğul edinmek Allah'a asla yakıştırılamaz; sınırsız yüceliğiyle O böyle bir şeyin üstünde, ötesindedir!26 O bir şeyin olmasına hükmettiği zaman, ona yalnızca “Ol!” der -ve o (şey hemen) oluverir!

36 Ve [İsa'nın her zaman söylediği gerçek şudur:] “Şüphesiz, benim Rabbim de, sizin Rabbiniz de Allah'tır; öyleyse [yalnızca] O'na kulluk edin: dosdoğru yol [yalnızca] budur!”27

37 Hal böyleyken [Kitâb-ı Mukaddes'e bağlı olduklarını iddia eden] hizipler yine de aralarında [İsa'nın doğası hakkında] çekişip duruyorlar!28

Öyleyse, o büyük Gün bütün açıklığıyla gelip çattığı zaman29 vay hallerine hakkı inkar edenlerin! 38 Bizim karşımıza çıkacakları o Gün, [gerçeği] nasıl da apaçık işitecek ve görecekler!

Ne var ki, bu zalimler o gün artık aşikar bir biçimde bir kere yoldan çıkmış bulunacaklar: 39 bunun içindir ki, her şeyin hükme bağlanmış olacağı o onmaz pişmanlıklar Günü['nün gelip çatması konusunda] onları uyar, çünkü onlar hâlâ umursamazlık gösteriyor ve [o Gün'ün geleceğine] inanmıyorlar.

40 Oysa, [o Gün er geç gelip çatacak ve] yeryüzü ve onun üzerinde yaşayanlar geçip gittikten sonra yalnızca Biz kalacağız;30 ve [o zaman] onların hepsi Bize dönecekler.

41 BU KİTAPTA bir de İbrahim'i an.31 Gerçek şu ki, o özü sözü doğru biriydi, (yani) bir nebiydi. 42 Hani o babasına “Ey babacığım!” demişti, “Ne işiten, ne gören ve ne de sana bir yarar sağlayabilen şeylere niçin tapınıyorsun?”

43 “Ey babacığım, gerçek şu ki, senin hiç haberdar olmadığın bir bilgi ışığı32 ulaştı bana; öyleyse bana uy ki seni dosdoğru bir yola çıkarayım.

44 “Ey babacığım! Gel, Şeytan'a kulluk etme; çünkü Şeytan O sınırsız rahmet Sahibi'ne baş kaldıran biridir!33 45 Ey babacığım, ben senin başına O sınırsız rahmet Sahibi'nin katından bir azabın çökmesinden korkuyorum; (öyle bir azap ki,) başına geldiği zaman Şeytan'ın dostu ol[duğunu hemen anlar]sın.”34

46 [Babası:] “Ey İbrahim, sen benim tanrılarımdan hoşlanmıyor musun?” dedi, “Eğer bu tutumuna bir son vermezsen, seni mutlaka öldüresiye taşa tutarım! Haydi, şimdi bir süre benden uzak dur!”

47 [İbrahim:] “Sana selâm olsun!” diye cevap verdi, “Rabbimden seni bağışlamasını isteyeceğim: Çünkü O bana karşı hep lütufkar olmuştur. 48 Sizden ve sizin Allah'tan başka yalvarıp yakardığınız şeylerden uzak duracak ve [yalnızca] Rabbime yakaracağım: Böylece umulur ki, yakarışım Rabbim tarafından cevapsız bırakılmayacaktır.”35

49 Ve böylece, onlardan ve onların Allah'ı bırakıp tapındıkları şeylerden uzaklaşınca, o'na İshâk'ı ve Yakub'u bahşettik ve bunların her ikisini de nebî yaptık; 50 ve o'nları rahmetimizle ödüllendirdik. Ve o'nlara doğru olanı [başkalarına] ulaştırmaları için üstün bir anlatım gücü36 bahşettik.

51 VE BU KİTAPTA Musa'yı da an. Doğrusu, o da seçilmiş biriydi. [Allah'ın] haberci elçilerindendi.37

52 Hani o'na Sina Dağı'nın sağ yamacından38 seslenmiş ve o'nu gizemsel bir konuşma için [kendimize] yaklaştırmıştık; 53 ve o'na bahşettiğimiz rahmetin bir devamı olarak, kardeşi Harun'u da [o'nunla beraber] haberci kılmıştık.

54 VE BU KİTAPTA İsmail'i39 de an. Doğrusu, o da her zaman sözünde duran biriydi; bir elçi, bir nebiydi. 55 Ve halkına salâtı ve zekâtı emrederdi;40 ve o da Rabbinin katında hoşnutluk kazanmıştı.

56 VE BU KİTAPTA İdris'i de an.41 O da özü sözü doğru olan biriydi; bir nebiydi. 57 Ve Biz o'nu da yüce bir konuma yükseltmiştik.42

58 İŞTE BUNLAR Allah'ın kutlu, onurlandırıcı bağışlarda bulunduğu nebîlerden bazıları -Âdem'in soyundan, Nûh'la birlikte [o gemide] taşıdığımız kimselerin soyundan, İbrahim ve İsmail'in43 soyundan gelen ve [hepsi de] doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerden bazıları: Ne zaman kendilerine O sınırsız rahmet Sahibi'nin mesajları okunsa ağlayarak [O'nun huzurunda] yere kapanan kimseler.44 

59 Onların ardından, salâtı boş veren ve yalnızca kendi şehvetlerinin, dünyevî tutkularının peşine düşen bir kuşak geldi; ve böyle yaptıkları için de, yakında tam bir düş kırıklığıyla karşılaşacaklar.45

60 Ancak, pişman olup Allah'a yönelen, inanıp dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanlar bunun dışındadır; zaten hiçbir haksızlığa uğratılmadan46 cennete girecek olanlar da işte böyleleridir; 61 sınırsız bağış Sahibi'nin, kullarına, her türlü beşerî algı ve tasavvurun ötesinde47 söz verdiği o âsûde hasbahçeler [onların olacaktır]; O'nun sözü elbette yerini bulacaktır!

62 Orada onlar asla boş ve yararsız bir söz işitmeyecekler; iç huzuru ve esenlik dileğinden başka hiçbir söz!48 Ve orada sabah akşam49 azıklandırılacaklar; 63 Bize karşı sorumluluk bilinci içinde olan kullarımıza bırakacağımız cennet işte budur.

64 VE [MELEKLER]: “Biz ancak Rabbinin buyruğuyla ineriz” derler, “gözümüzün önünde olan, bizden gizli tutulan ve bu ikisi arasında bulunan50 her şey O'na aittir. Ve Rabbin asla [hiçbir şeyi] unutmaz. 65 Göklerin ve yerin Rabbi(dir O), ve bunların arasında var olan her şeyin! Öyleyse, yalnızca O'na kulluk et ve O'na kullukta devamlı ve sebatlı ol! Hiç, ismi O'nunla birlikte anılmaya değer bir başkasını tanıyor musun?”

66 BÜTÜN BUNLARA RAĞMEN, insan [yine de] kalkıp: “Ne yani,” der, “Ben öldükten sonra, yeniden hayata mı döndürüleceğim?”

67 Peki, insan aklına getirmiyor mu ki, Biz onu daha önce yoktan51 var etmiştik?

68 Öyleyse, Rabbine andolsun ki, Biz onları [Hesap Günü'nde, kendilerini hayattayken yönlendiren] şeytanî güçlerle52 bir araya toplayacak ve sonra cehennemin çevresinde diz üstü bekleteceğiz; 69 Ve sonra her [günahkar] topluluktan O sınırsız rahmet Sahibi'ne kibir ve dik başlılıkta ileri gidenleri53 ayırıp öne çıkaracağız; 70 çünkü cehennem ateşini en çok kimin hak ettiğini,54 şüphesiz en iyi Biz biliriz.

71 Ve sizin her biriniz onu görebilecek bir noktaya varacaksınız:55 Bu, Rabbin katında yerine getirilmesi gerekli bir hükümdür.

72 Bir kere daha56 (hatırlatalım ki): Biz, Bize karşı sorumluluk bilinci taşıyanları [cehennemden] kurtaracağız; ama zalimleri onun içinde diz üstü bırakacağız.57

73 HAL BÖYLEYKEN, ne zaman ayetlerimiz bütün açıklığıyla kendilerine ulaştırılsa, hakkı inkara şartlanmış olan kimseler imana erişenlere: “(Bu) iki insan topluluğundan58 konum olarak hangisi daha üstün ve güçlü, topluluk olarak hangisi dahi iyi/daha seçkindir?”59 diye sorup dururlar.

74 Oysa, Biz onlardan önce gelip geçen nice kuşakları helak ettik; öyle ki, onlar dünyevî güç60 ve dış görünüş olarak berikilerden daha üstündüler!

75 De ki: “Kim ki sapıklık içinde yaşıyorsa, sınırsız rahmet Sahibi onun ömrünü, yaşama imkanını çekip u-zatabilir!”61

[Ve bırak ne söyleyeceklerse söylesinler,62] tâ ki, önceden uyarıldıkları [bu dünyadaki] azabı, ya da Son Saat[in gelip çatmasını] görünceye kadar: Çünkü o zaman [bu iki insan topluluğundan] varılacak yer olarak hangisinin daha kötü, destek ve dayanak olarak63 hangisinin daha zayıf olduğunu anlayacaklar.

76 Allah doğru yolu seçenleri daha derin bir doğru yol bilinci ile destekler;64 ve kalıcı mahsullere dönüşen dürüst ve erdemli davranışlar Rabbinin katında karşılık olarak [dünyevî kazançlardan] daha değerli ve sonuçları itibariyle daha verimlidir.65

77 Mesajlarımızı inkara şartlanmış olan ve “Şüphesiz, bana mal mülk ve evlat verilecektir” diyen kimseyi hiç düşündün mü?”66

78 Yoksa o beşerî algı ve tasavvurların ulaşamayacağı bir görüş alanına mı erişti; yahut sınırsız rahmet Sahibi'yle bir sözleşme mi yaptı?67

79 Asla! Biz onun (bu) söylediğini kaydedeceğiz ve onun [ahirette çekeceği] azabın süresini uzatacağız; 80 ve onun (bu) söylediğini geri bırakacağız;68 çünkü o [Hesap Günü'nde] tek başına huzurumuza çıkacaktır.69

81 Çünkü böyleleri, kendilerine güç ve statü [kaynağı] olurlar diye, Allah'tan başka varlıkları tanrılar edinirler.70 82 Fakat hayır! Bu [tapınma nesneleri Hesap Günü'nde] kendilerine yöneltilen tapınmaları tanımayacaklar ve tapınanların karşısında yer alacaklar!

83 HakkI İnKAR edenlerİn üzerine, onları güçlü dürtülerle [günah işlemeye] kışkırtsınlar diye her türden şeytanî güçleri71 saldığımızı bilmiyor musun?72

84 Öyleyse, onların üzerine [Allah'ın azabını çağırmakta] tezlik gösterme; çünkü Biz onların günlerini aksatmadan sayıyoruz73 zaten.

85 Allah'tan yana sorumluluk bilinci taşıyanları, onurlu konuklar olarak O sınırsız rahmet Sahibi'nin huzurunda topladığımız Gün, 86 ve günaha gömülüp gitmiş olanları, suvarmaya götürülen susuz bir sürü gibi cehenneme sürüklediğimiz (Gün); 87 [bu Günde, hayattayken] O sınırsız rahmet Sahibi'yle bir bağ, bir bağlantı içine girmiş olmadıkça74 kimse şefaatten pay alamayacaktır.

88 Hal böyleyken,75 yine de bazıları “O sınırsız rahmet Sahibi Kendine bir oğul edinmiştir!” diyorlar.7689 [Bunu söylemekle] siz gerçekten çok çirkin bir iddia ortaya atmış oldunuz. 90 Öyle ki bu iddianın dehşetinden neredeyse gök paramparça olacak, yer yarılacak ve dağlar yıkılıp gidecekti! 91 (Demek,) O sınırsız rahmet Sahibi'ne bir oğul yakıştırıyorlar (öyle mi?) 92 Hem de, sınırsız rahmet Sahibi'nin bir oğul edinmesi akıl almaz bir şey olduğu halde!77

93 Oysa, göklerde ve yerde var olan her şey sınırsız rahmet Sahibi'nin huzuruna ancak ve ancak birer kul olarak çıkmaktadırlar;78 94 doğrusu, O bunların hepsini bilgisiyle kuşatmış, teker teker saymıştır; 95 ve onların her biri Kıyamet Günü'nde O'nun huzuruna tek başına çıkacaktır.79

96 SINIRSIZ rahmet Sahibi, imana erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyanları sevgiyle kuşatacaktır;80 97 işte yalnızca bu amaçla, bu [ilahî mesajı, ey Peygamber,] senin dilinde kolaylaştırdık ki81 Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan kimseleri onunla müjdeleyip, [boş bir] inatla direnip duranları onunla uyarasın; 98 çünkü, onlardan önce gelip geçen nice kuşakları82 yok ettik; [şimdi] onlardan herhangi birinin varlığını hissediyor ya da, alçak sesle de olsa hiç onlardan söz edildiğini duyuyor musun?