17/İSRA
İlk ayetinde sözü geçen sırlarla dolu
Gece Yolculuğu (bkz. Ek IV) bu surenin, daha önce değil, olsa olsa hicretten
önceki yıl içinde vahyedilmiş olduğunu göstermektedir. Suyûtî, nüzul
sıralamasında sureyi 28. sure (Kasas)
ile 10-12. sureler grubu arasına yerleştirmektedir. Bir kısım otoriteler
surenin bazı ayetlerinin çok daha sonraki bir zamana, yani Medine dönemine ait
olduğu görüşünü ileri sürmüşlerse de, bu görüş, sadece tahminlere dayalı
olduğundan pek üzerinde durulmayabilir.
2-8 ve 101-104. ayetlerinde
İsrailoğulları'ndan söz edilmesi sebebiyle Hz. Peygamber'in kimi çağdaşları bu
sureyi Benî İsrâîl (“İsrailoğulları”)
ünvanıyla isimlendirirlerdi; bununla birlikte klasik müfessirlerin çoğu sure
için İsrâ’ ismini tercih etmişlerdir.
Hz. Ayşe'nin ifadesine göre, Hz.
Peygamber bu sureyi her gece namazda okurdu (Tirmizî, Neseî ve İbni Hanbel).
1 YÜCELİĞİNDE
sınır olmayan O [Allah] ki kulunu geceleyin, kendisine bazı alametlerimizi1 göstermek için [Mekke'deki] Mescid-i
Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götürdü.2 Çünkü, gerçekten her şeyi işiten, her şeyi
gören O'dur.
2 Ve Biz
[aynı şekilde] Musa'ya3 [da] kitap vermiştik ve
onu İsrailoğulları için bir doğru yol rehberi kılmış [ve onlara şöyle
demiştik:] “Kaderinizi belirleme gücünü Benden başkasında aramaya kalkmayın.4 3 Siz
ey Nûh'la birlikte [gemide] taşıdığımız insanların soyundan gelenler! O (Nûh
ki,) gerçekten de çok şükreden bir kuldu”.
4 Ve
İsrailoğulları'na vahiy yoluyla5 [şunu]
bildirdik: “Muhakkak ki siz yeryüzünde iki defa6 bozgunculuk çıkaracak ve küstahça büyüklenip
duracaksınız!”
5 Bu
yüzden bunlardan ilki hakkında yapılan ön-uyarı(nın günü) gelip çattığında
kavgada çok çetin kullarımızdan saldık üzerinize, öyle ki bunlar ülkede
kıyı-bucak girmedik yer bırakmadılar; ve ön-uyarının gereği böylece bütünüyle
yerine gelmiş oldu.7
6 Bir
süre sonra onlara yeniden üstün gelmenizi sağladık;8 ve sizi malca ve evlatça destekleyip sayınızı
artırdık.
7 [Ve
dedik ki:] “Eğer iyilikte sebat ederseniz, iyiliği yalnızca kendiniz için yapmış
olursunuz; eğer kötülük yapmaya kalkışırsanız bunu da kendiniz için yapmış
olursunuz”.
Ve böylece, ön-uyarılardan diğeri(nin
günü) gelip çattığında, onurunuzu bütünüyle alaşağı eden,9 önceki[ler] gibi Mâbed'e (davetsiz) giren ve
ele geçirdikleri her yeri yerle bir eden [başka düşmanlar gönderdik üzerinize].
8 Rabbinizin
size acıyıp-esirgemesi elbette umulabilir; ama eğer siz [günaha] geri
dönerseniz, Biz de [azaba] geri döneriz. Ve [unutmayın ki,] Biz cehennemi hakkı
inkar edenleri kuşatacak (bir hisar) kılmışızdır.
9 GERÇEK
ŞU Kİ, bu Kur’an o dosdoğru olan10 yolu
göstermekte; dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan müminlere, ödüllerinin
çok büyük olacağını müjdelemektedir; 10 ve
ahirete inanmayanlara da kendileri için çok can yakıcı bir azap hazırladığımızı
[haber vermektedir].
11 Hal
böyleyken,11 insan yine de [çoğu zaman] iyilik için dua
ediyormuşcasına (tutkuyla) kötülük için dua eder;12 çünkü insan [yargılarında] tez canlıdır.
12 Oysa,
Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık;13 öyle ki, gece ayetini gideriyoruz ve peşinden
[onun yerine] ışık saçan gündüz ayetini14 getiriyoruz ki Rabbinizin cömertliğinden
(payınıza düşeni) arayasınız ve bir de gelip geçen yılların15 ve [gelmesi kaçınılmaz olan] hesabın farkına
varabilesiniz. Ve böylece, her şeyi16 açık açık
ortaya koyduk!
13 Öte
yandan, Biz her insanın kaderini (kendi) boynuna dolamışızdır;17 öyle ki, Kıyamet Günü onun önüne, her şeyi
açık açık kaydedilmiş bulacağı bir sicil çıkaracağız; 14 [Ve o Gün ona:] “(Şimdi) oku sicilini!” [denecek,] “(çünkü) bugün
kendi hesabını kendin çıkaracak durumdasın!”18
15 Her
kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır.
Ve her kim ki yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin
yükünü taşıyacak değildir.19
Ayrıca, Biz, [kendilerine] bir elçi
göndermeden20 [yaptığı haksızlıklardan ötürü hiçbir topluma]
azap etmeyiz. 16 Ama bir toplumu yok
etmeyi irade ettiğimiz zaman o toplumun refaha gömülmüş21 seçkinlerine son uyarı(ları)mızı22 iletiriz; ve [eğer] onlar günahkarca yaşamaya
devam ederler[se], cezalandırıcı yargı artık o toplum için kaçınılmaz olur; ve
Biz de onu darmadağın ederiz.
17 Nûh'tan
bu yana Biz böyle nicelerini yok ettik!
Çünkü kullarının günahlarını bütünüyle
görüp haberdar olmakta senin Rabbin gibisi yoktur.
18 Kim
ki, bu geçici hayatın [hazları] peşinde koşmak isterse, bu istediğinden
dilediğimiz kadar, gerekli gördüğümüz kimseye hemen veririz; ama sonra onun
payını cehennem kılarız23 ki oraya kınanmış ve
kovulmuş olarak katlanmak zorunda kalacaktır!
19 Fakat
ahiret hayatını[n güzelliğini] isteyen ve bunun için gösterilmesi gereken
çabayı gösterenlere gelince, [gerçek] müminler bunlardır;24 çabalarına [Allah katında] değer verilen
kimseler de işte böyleleridir!
20 Hepsine
-bunlara da, ötekilere de- Rabbinin lütfundan ulaştırmaktayız; çünkü senin
Rabbinin lütfu [insanların bir kısmıyla] sınırlı değildir. 21 Onların bazılarına [yeryüzünde] diğerlerine göre nasıl cömert
davrandığımıza bir bak: fakat (unutma ki,) ahiret, paye olarak daha yüksek,
erdem ve (manevî) zenginlik bakımından daha yücedir.25
22 (EY
İNSANOĞLU,) Allah'la beraber bir başka tanrı edinme ki kendini kınanmış ve bir
başına bırakılmış olarak bulmayasın: 23 çünkü
Rabbin, başkasına değil, yalnızca O'na kulluk etmenizi ve ana-babaya iyi
davranmanızı26 buyurmuştur.
Eğer onlardan biri ya da her ikisi
senin yanında kocarsa, onlara sakın “Öf!”27 demeyesin; onları azarlamayasın; onlara
saygılı, yüceltici sözler söyleyesin, 24
ve onlara alçak gönüllüce ve acıyıp-esirgeyerek kol-kanat geresin;28 ve “Ey Rabbim!” diyesin, “Onların beni
küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet
eyle!”
25 İçinizde
olanı en iyi Rabbiniz bilmektedir. Eğer dürüst ve erdemli kimseler iseniz,
[hatalarınızı bağışlayacaktır]:29 hem,
bilin ki, (günahtan) dönüp Allah'a yönelenler için (gerçek) bağışlayıcı O'dur.
26 Ve (ey
insanoğlu,) yakın(ların)a30 hak(lar)ını ver; düşküne
de, yolda kalmışa31 da; ama sakın [elindekini] anlamsız, amaçsız
bir biçimde32 saçıp savurma. 27 Çünkü, bil ki, saçıp savuranlar Şeytan'ın türdeşleridir; Şeytan
da zaten Rabbine karşı gerçekten çok büyük bir nankörlük sergilemiştir.33
28 Ve
eğer sen (kendin) de Rabbinin katından ihtiyaç duyduğun bir lütfu/bir rahmeti
arama çabası içinde olduğun için34 [ihtiyaç
sahiplerine] ilgisiz kalmak zorunda isen, o zaman, hiç değilse, onlara
yumuşak/yatıştırıcı bir söz söyle.
29 Ve ne
ellerini boynuna bağlayıp kilitli tut,35 ne de sonuna kadar aç[ıp varını yoğunu ortaya
dök]; böyle yaparsan, [yükümlü olduğun kimselerce] kınanan, yapayalnız ve
yoksul biri olup çıkarsın. 30 Şüphesiz
dilediğine rızkı bolca, dilediğine de ölçülü-idareli veren senin Rabbin'dir. Ve
kullarının durumunu bütün açıklığıyla görerek haberdar olan da O'dur.
31 Öyleyse
artık, yoksulluk kaygısıyla çocuklarınızı öldürmeyin;36 onları da, sizi de doyuran/rızıklandıran
Biziz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur.
32 Ve
sakın zinaya yaklaşmayın;37 çünkü bu son derece yüz
kızartıcı, azgınca bir davranış ve çok kötü bir yoldur.
33 Ve
yine sakın, haklı bir gerekçeye dayanmaksızın,38 Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana kıymayın. Bu
konuda, haksız yere öldürülen kimsenin velisine [adil bir karşılıkta bulunma]
yetkisi39 tanımışızdır; ama hal böyle de olsa, bu kişi
[karşılıkta] bire bir sınırını sakın aşmasın.40 [Maktule gelince,] o, şüphesiz, [Allah
tarafından] yardıma layık görülmüştür!41
34 Yetimin
malına, kendisi erginlik çağına varıncaya kadar, onu değerlendirmek amacı
dışında sakın yaklaşmayın.42
Verdiğiniz her sözü yerine getirin,
çünkü verdiğiniz sözden [Hesap Günü'nde] mutlaka sorguya çekileceksiniz!43
35 Ve
ölçtüğünüz zaman ölçüyü tam tutun; tartıyı da doğru44 teraziyle yapın: böylesi [sizin için] daha
iyi, daha yararlı ve sonuç olarak da daha güzel olacaktır.
36 Bilmediğin
şeyin ardına düşme;45 çünkü, işitme duyusu,
görme duyusu ve kalp, bunların hepsi [Hesap Günü'nde] bundan sorguya
çekilecektir!
37 Ve
yeryüzünde kurumlanarak dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri yarabilir
ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!
38 Bütün
bunların kötülüğü, Rabbinin katında asla hoş karşılanmayan (şeyler
olmalarıdır).46 39 Bu
(söylenenler) doğru ile eğrinin ne olduğuna dair Rabbinin sana ulaştırdığı
bilginin bir parçasıdır.47
Öyleyse, artık (ey insanoğlu,) Allah'la
beraber sakın bir başka tanrı edinme:48 yoksa,
[kendince] kınanmış ve [O'nun tarafından] kovulmuş olarak cehenneme atılırsın!
40 ŞİMDİ
[SÖYLEYİN,] Rabbiniz oğullar (vererek) sizi seçip akladı da, kendisine melek
görüntüsü altında kızlar mı edindi?49 Doğrusu,
çok ağır bir söz sarfediyorsunuz!
41 Gerçek
şu ki, bu Kur’an'da Biz (gerçeği) pek çok yönden açık açık ortaya koyduk ki
[onu inkar edenler] iyice içlerine sindirebilsinler: ne var ki, bu sadece
onların nefretini artırdı.
42 De ki:
“Eğer -onların iddia ettikleri gibi- O'nunla beraber [başka] tanrılar olmuş
olsaydı, o zaman bunlar topyekün egemenliği elinde tutan (Allah')la kavgaya
tutuşmak için fırsat kollarlardı”.50
43 Kudret
ve egemenliğinde eksiksiz ve kusursuzdur O; ve yücelikte, ululukta onların
söyleyegeldiklerinden sonsuza kadar ötede, sonsuza kadar aşkındır!51
44 Yedi
gök52 ile yer ve onların içinde yer alan her şey
O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır; O'nun yüceliğini, aşkınlığını
övgüyle yankılamayan bir tek nesne yoktur: ne var ki siz onların yücelemelerini
anlayamıyor, kavrayamıyorsunuz!53
Yine de, hem çok bağışlayıcı, hem de
halîm olan O'dur!
45 Ve54 (gerçeği anlamaya niyetli olmamalarından
ötürü, onlara) Kur’an okuduğun zamanlar, seninle ahirete inanmayacak olanların
arasına görünmeyen bir perde çekeriz: 46
ve kalplerine, onu kavramalarına engel olan bir örtü koyarız ve kulaklarına
bir tıkaç.55 Ve bu yüzden, Kur’an okurken ne zaman
Rabbinden Tek Tanrı olarak söz etsen56 nefretle
sırtlarını dönüp giderler.
47 Seni
dinledikleri zaman, Biz onların aslında neye kulak kesildiklerini57 ve kendi aralarında görüştükleri zaman, bu
zalimlerin [birbirlerine]: “[Eğer Muhammed'e uyarsanız,] düpedüz büyülenmiş bir
adama uymuş olacaksınız!” dediklerini çok iyi biliyoruz.
48 Seni
benzettikleri şeye bak [ey Peygamber!] Bir kere yoldan çıkmış bunlar ve bu
yüzden [hakka çıkan] bir yol da bulacak durumda değiller artık!
49 Ve
onlar [bir de şöyle] diyorlar: “Demek biz kemiğe, toza toprağa dönüştükten
sonra, gerçekten yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle mi?”
50 De ki:
“İster taşa dönüşün, ister demire; 51 hatta
isterseniz aklınıza gelebilecek [hayata, dirime] daha uzak [başka] bir unsura
dönüşün58 [yine de ölümden sonra diriltileceksiniz].
Ve bunun üzerine [eğer], “Bizi kim
[hayata] geri döndürecek?” diye soracak [olur]lar [sa], de ki: “Peki, sizi ilk
defa var eden kimdi?”
Ve sonra sana [inanmamış bir tavırla]
başlarını sallayıp, “Bu ne zaman olacak?” diye sorarlar[sa], [onlara] de ki:
“Belki, çok yakında!”, 52 “Sizi
çağıracağı ve sizin de onu överek (bu çağrıya) cevap vereceğiniz, ve kendinizi
[yeryüzünde] çok kısa bir süre oyalanmış gibi hissedeceğiniz bir Gün'de.”59
53 YİNE
DE Sen kullarıma söyle, [inançlarını paylaşmayan kimselerle]60 en güzel bir biçimde konuşsunlar; çünkü,
Şeytan insanların aralarını açmak için her zaman fırsat kollamaktadır.61 Şeytan gerçekten de insanın açık düşmanıdır!
54 Rabbiniz
ne olduğunuzu, [neye layık olduğunuzu] tam olarak bilmektedir: dilerse size
acıyıp esirgeme gösterir, dilerse cezalandırır sizi.
Bunun içindir ki [ey Peygamber,] seni
[insanların] yazgılarına karar verme yetkisiyle göndermedik;62 55 çünkü,
göklerde ve yerde bulunan her varlığı her bakımdan bilen senin Rabbindir. Fakat
şu da bir gerçektir ki, Biz bazı nebîlere diğerlerine göre daha büyük bir
yücelik tevdî etmişizdir;63 tıpkı Davud'a
[rahmetimizin bir belirtisi olarak] ilahî hikmetle dolu bir kitap verdiğimiz
gibi.64
56 DE Kİ:65 “O'nunla beraber [tanrısal güçlere sahip
olduğunu] zannettiğiniz [varlıkları]66 çağırın
bakalım; sizden bir darlığı gidermeye ya da onu [başka bir yere] yansıtmaya67 güçlerinin olmadığını [göreceksiniz”].
57 Aslında,
onların bu yalvarıp yakardıkları [ve böylece azizleştirdikleri,
tanrılaştırdıkları şahsiyetlerin] kendileri -içlerinden O'na en yakın olanları
[bile]-68 Rablerinin yakınlığını kazanmaya
çalışırlar(dı); hem de, O'-nun rahmetini umup azabından korkarak: çünkü onun
azabı gerçekten sakınılması gereken bir şeydir!
58 Ve
[unutmayın ki], Kıyamet Günü'nden önce ortadan kaldırmayacağımız ya da
[günahkarca gidişinden ötürü] zorlu bir azapla azaplandırmayacağımız bir toplum
yoktur;69 bu (olacakların) hepsi kitabımızda70 yazılıdır.
59 Bizi
[öncekiler gibi, bu mesajı da] mucizevî belirtilerle birlikte göndermekten
alıkoyan tek sebep, önceki toplumların onları hep yalanlamış olmalarıdır;71 nitekim, Semûd kavmine uyarıcı-aydınlatıcı bir
belirti olarak o dişi deveyi verdik, ama onlar bunu kâle almadılar.72 Oysa biz bu kabil belirtileri yalnızca
korkutup uyarmak amacıyla göndermişizdir.
60 Hani,
sana [ey Peygamber,] “Rabbin [sınırsız kudret ve ilmiyle] insanları
kuşatmıştır; bu sana gösterdiğimiz görüntü73 de, Kur’an'da lânetlenen [cehennem] ağacı da
insanlar için yalnızca bir sınama olacaktır.74 Şimdi [cehennemden bahsederek] insanlara korku
veren bir uyarıda bulunuyoruz, ama [hakkı inkara niyetli oldukları sürece] bu
[uyarı] onların sadece büyüklük taslayarak küstahça azgınlık, taşkınlık
yapmalarını artırıyor” demiştik.
61 HANİ,
meleklere, “Âdem'in önünde yere kapanın” demiştik ve bunun üzerine İblis'in
dışında onların hepsi yere kapanmışlardı.75
[İblis]: “Balçıktan yarattığın (bu)
yaratığın mı önünde eğileceğim?” demiş, 62
ve “Benden üstün tuttuğun [şu aptal] şeye bak! Eğer bana Kıyamet Günü'ne
kadar zaman verirsen, çok azı dışında, onun soyundan gelenleri mutlaka peşime
takacağım”76 diye ekledi.
63 [Allah]
“Haydi, [seçtiğin yolda elinden geleni ardına koymamak üzere] git! Ancak,
haberin olsun ki, onlardan sana uyanlar(la beraber) hepinizi bekleyen ceza,
yaptıklarınızın tam karşılığı olmak üzere, cehennem olacaktır! 64 Haydi, şimdi onlardan gücünün
yettiğini sesinle ayart; atlarınla ve adamlarınla77 onların üzerine yüklen ve (böylece) onların,
mallarıyla çocuklarıyla78 [ilgili olarak
işleyecekleri günahlara] ortak ol; onlara vaadlerde bulun; çünkü [onlar
bilmezler ki] Şeytan'ın vaad ettiği her şey sadece akıl çelmek içindir.79
65 [Bununla
birlikte yine de] bil ki, [Bana güven bağlayan] kullarım üzerinde senin bir
etkin olmayacaktır;80 çünkü kimse Rabbin kadar
güvene layık değildir.”
66 RABBİNİZDİR,
bolluğundan, bereketinden (payınızı) arayasınız diye sizin için denizde
gemileri yüzdüren; O'dur size gerçekten acıyan, sahip çıkan.
67 Denizde
bir tehlikeyle karşılaştığınız zaman, O'ndan başka bütün o yalvarıp
yakardığınız şeyler sizi yüzüstü bırakır; ama ne zamanki sizi sağ salim karaya
çıkarır, hemen yüz çevirip [unutuverirsiniz O'nu]; çünkü, insanoğlu gerçekten
çok nankördür!
68 Peki,
O'nun sizi yerin dibine geçirmeyeceğinden yahut üzerinize taşı toprağı kaldıran
can alıcı bir rüzgar81 göndermeyeceğinden çok
mu eminsiniz? (Hayır, o zaman) kendinize asla bir koruyucu bulamazsınız.
69 Yahut,
sizi tekrar denize82 döndürüp, üzerinize
ortalığı kasıp kavuran bir fırtına göndermeyeceğinden ve böylece,
nankörlüğünüze karşılık sizi boğmayacağından çok mu eminsiniz? (Hayır,) o zaman
bizim karşımızda size arka çıkacak kimse bulamazsınız.
70 GERÇEK
ŞU Kİ, Biz Âdemoğullarını üstün ve onurlu kıldık;83 karada ve denizde onların ulaşımını sağladık;
temiz besinlerle onları rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın pek çoğundan
üstün tuttuk: 71 [ama] gün gelecek,
bütün insanları huzurumuza çağıracağız [ve onları, yaşarken] davranışlarına yön
veren bilinçli eğilimlerine, seciyelerine göre [yargılayacağız]:84 sicilleri sağ ellerine verilecek olanlar,85 işte bunlar, tutanaklarını [sevinçle] okuyacak
olanlardır. Bununla birlikte kimseye kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır:86 72 Ve
bu [dünyada kalbi] kör olan, ahirette de kör olacak ve [doğru yoldan] daha da
sapmış bulunacaktır.87
73 O
[YOLUNU şaşırmış] kimseler, Bizim adımıza, vahyettiğimizden başka bir şey
ortaya atasın diye seni ayartarak, seni vahyettiğimiz [gerçeklerden]
uzaklaştırmaya çalışmaktalar; öyle ki, bunu başarabilselerdi seni hemen
kendilerine dost edinirlerdi!88 74 Eğer seni[n imanını] berkitmemiş
olsaydık, belki de onlara biraz olsun eğilim gösterecektin.89 75 O
zaman sana hayatta da, ölümden sonra da kat kat [azap] tattırırdık;90 ve Bize karşı sana yardım edecek kimseyi de
bulamazdın!
76 Ve
[seni ikna edemediklerini görünce, bu sefer] aralarından büsbütün çıkarıp atmak
için [doğduğun] toprakta seni tedirgin etmeye çalışıyorlar.91 Ama, sen ayrıldıktan sonra,92 onların kendileri de pek fazla kalamayacaklar.93 77 Elçilerimizden
senden önce gönderdiklerimiz için de [izlediğimiz] yol buydu;94 Bizim (çizdiğimiz) yolda bir değişme
göremezsin.
78 GÜNEŞİN
doruğu aşmasından gecenin çöküşüne kadar(ki süre içinde) namazı[nı] gereği
üzere yerine getir; sabah [namazı] okumasını95 da [tam bir dikkat ve duyarlık içinde
gerçekleştir]; çünkü sabah okuması(nda insan) gerçekten de [ulvî olan her şeye]
açıktır.96
79 Ve
gecenin bir vaktinde kalkıp, kendi isteğinle yaptığın ilave bir eylem olarak
namaz kıl:97 ki böylece Rabbin seni belki [ahirette] övgüye
değer bir konuma yükseltir.
80 Ve
[dua ederken] de ki: “Ey Rabbim, [girişeceğim her işe] doğruluk ve içtenlik
üzere girmemi; [bırakacağım her işten de] doğruluk ve içtenlik göstererek
çıkmamı sağla; ve bana katından destekleyici bir güç, bir tutamak bahşet!”
81 Ve
yine de ki: “Değişmeyen gerçek geldi, sahte ve tutarsız olan yıkılıp gitti;
zaten sahte ve tutarsız olan er geç yıkılıp gitmek zorundadır!”
82 BİZ,
işte böyle böyle, Kur’an'dan müminler için [ruhen] sağaltıcı, rahmet bahşedici
olan ve zalimlerin de yalnızca yıkımını artıran98 şeyler indiriyoruz: 83 çünkü, Biz insana ne zaman nimet bahşetsek yüz çevirir, [Bizi
düşünmekten] küstahça yan çizer; ve kendisine bir kötülük, bir darlık dokunsa
hemen mutsuzluğa düşer.99
84 De ki:
“Herkes kendi yapısına göre davranmaktadır; ve bunun içindir ki Rabbiniz kimin
en iyi yolu seçtiğini100 çok iyi bilmektedir”.
85 BİR
DE, sana ilahî esinlenme101[nin mahiyeti] hakkında soru soruyorlar. De ki: “Bu esinlenme
Rabbimin buyruğuyla [cereyan etmekte]dir; ve [ey insanlar, siz bunun mahiyetini
anlıyamazsınız, çünkü] bu konuda size pek az bilgi verilmiştir”.
86 Ve
eğer dileseydik, sana ne ki vahyettiysek (hepsini) giderirdik; ve o zaman sen
de seni Bize karşı kayıracak kimse bulamazdın.102 87 [Böyle
bir şey olmuyorsa bu] yalnızca Rabbinden bir rahmet nedeniyledir: gerçekten de
O'nun senin üzerindeki lütfu çok büyüktür!
88 De ki:
“Bütün insanlar ve görünmeyen varlıklar103 bu Kur’an'ın bir benzerini ortaya koymak için
bir araya gelselerdi ve, birbirlerine (bu konuda) destek olmak için ellerinden
gelen her şeyi yapsalardı, yine de onun benzerini ortaya koyamazlardı!
89 Çünkü,
gerçekten de Biz bu Kur’an'da her konuyu insanlığın [yararı için] değişik
açılardan örneklerle açıklamış bulunuyoruz!104
Hal böyleyken, yine de insanların çoğu
inkarcı bir tavırdan başkasını benimsemekten inatla kaçınmaktadır.105 90 Nitekim,
“Ey Muhammed, bize yerden gözeler fışkırtmadıkça106 sana inanmayacağız” diyorlar, 91 “yahut hurma ağaçlarıyla, asmalarla
dolu bir bahçen olmadıkça; ve onların arasında çağıl çağıl dereler akıtmadıkça;107 92 yahut,
tehdit edip durduğun gibi,108 göğü parça parça
üzerimize düşürmedikçe; yahut Allah'ı ve melekleri bizimle yüzyüze
getirmedikçe; 93 yahut altından
[yapılmış] bir evin olmadıkça; yahut göğe yükselmedikçe -kaldı ki göğe
yükselmene dahî, bize (oradan, kendi gözlerimizle) okuyabileceğimiz bir kitap
getirmedikçe inanmayız ya!”109
[Ey peygamber] de ki: “Kudret ve
yüceliğinde sınırsız olan Rabbimdir!110 Ben
ölümlü bir elçiden başka biri miyim ki?”
94 (İşte
bunun gibi,) insanlara [bir peygamber eliyle] doğru yol bilgisi geldiği zaman
onları [ona] inanmaktan alıkoyan, onların: “Allah ölümlü bir insanı mı elçi
olarak gönderdi?” diye itiraz etmelerinden başka bir şey değildir.111
95 Onlara
(şu sözümüzü) ilet: “Eğer yeryüzünde yurt tutup dolaşan melekler olsaydı, o
zaman onlara elçi olarak şüphesiz gökten bir melek indirirdik!”
96 De ki:
“Benimle sizin aranızda Allah'tan başkası tanıklık edemez; kullarından [onların
kalplerinde olanı bütün açıklığıyla] görerek haberdar olan O'dur”.
97 Allah'ın
yol gösterdiği kimsedir doğru yola erişen; O'nun saptırdığı kimselere gelince,
böylelerini O'na karşı koruyacak kimse bulamazsın: Biz onları Kıyamet Günü,
varacakları yer cehennem olmak üzere, yüzleri yerde, körler, dilsizler ve
sağırlar olarak toplayacağız; [ve] ne zaman [ateş] yatışır gibi olsa, [onu
hemen] harlı alevlerle onlar için canlandıracağız.112
98 Bu,
onların mesajlarımızı inkar ederek ve “Demek, biz kemiğe, toza-toprağa
dönüştükten sonra gerçekten yepyeni bir yaratma eylemiyle diriltileceğiz, öyle
mi?”113 diyerek hak ettikleri bir karşılık olacak.
99 Gökleri
ve yeri yaratan Allah'ın, onları kendi eşkalleri üzere yeniden yaratacak114 güce sahip olduğunu ve onları yeniden
diriltmek için, sonu geleceğinden şüphe olmayan bir süre115 belirlemiş bulunduğunu kavrayamıyorlar mı?
Ama şu var ki, zalimler küfürden başka
her şeye karşı çekimser davranırlar!116
100 De ki:
“Rabbimin bağış ve bolluk117 hazinelerine eğer siz
sahip olsaydınız, o zaman [onlara], harcayıp tüketme korkusuyla, mutlaka
sımsıkı sarılırdınız: çünkü insan gerçekten çok tamahkardır, [sınırsız cömert
olan ise sadece Allah'tır]”.118
101 VE
GERÇEK ŞU Kİ, Biz Musa'ya dokuz açık mesaj verdik.119
Nitekim, sor İsrailoğulları'na,120 [Musa] onlara geldiğinde [ve Firavun'a
başvurduğunda121 neler olduğunu sana anlatsınlar]. Firavun ona:
“Ey Musa!” demişti, “Gerçek şu ki, ben senin büyüyle donanmış olduğunu
düşünüyorum!”122
102 [Musa]
da ona: “Bu [mucizevî olguları, sana] uyarıcı-aydınlatıcı belirtiler olarak123 göklerin ve yerin (gerçek) sahibinden
başkasının indiremeyeceğini pekala biliyorsun!” diye karşılık verdi, “Ve ey
Firavun, [onları doğru değerlendirme yolunu seçmediğin için] ben de senin
bütünüyle ziyan içinde olduğunu düşünüyorum!”
103 Ve
sonunda Firavun onları yeryüzünden söküp atmaya karar verdi; bunun üzerine Biz
de onu ve onunla beraber olan herkesi [denizde] boğduk.124
104 Ve
sonra İsrailoğulları'na: “Şimdi artık yeryüzünde güvenlik içinde yerleşin”
dedik, “fakat, [unutmayın ki,] Son Gün'e ilişkin söz gerçekleştiği zaman,
karışık bir bütün[ün parçaları] olarak hepinizi bir araya getireceğiz!”125
105 VE BİZ
bu [vahyi] değişmeyen gerçeğe işaret olarak126 indirdik ve o da [sana, ey Peygamber] hak
olarak ulaştı;127 çünkü Biz seni yalnızca bir müjdeci ve bir
uyarıcı olarak gönderdik; 106 ve
ayrıca onu, insanlara yavaş yavaş okuyasın diye bir Kur’an, temel bir okuma
metni olarak bölüm bölüm açıkladık,128 ayet
ayet indirdik.129
107 De ki:
“Ona ister inanın, ister inanmayın”.
Kendilerine önceden130 doğru bilgi ve kavrayış yeteneği verilmiş
olanlara bu (ilahî metin) okunduğu zaman, hemen yüzleri üzerine yere kapanır, 108 ve şöyle derler: “Sınırsız
kudretiyle ne yücedir Rabbimiz! İşte Rabbimizin vaadi apaçık gerçekleşti!”131
109 İşte
[böyle deyip] ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar ve [Allah'tan yana
gösterdikleri] bu [bilinç ve duyarlık] onların saygı ve sakınmasını artırır.
110 De ki:
“İster Allah diye çağırın, ister Rahmân diye: O'nu hangi isimle çağırırsanız
çağırın, [O hep Birdir; ve] bütün güzel ve üstün nitelikler O'nundur”.132
[O'na dua et, ama] duanda sesini fazla
yükseltme, çok fazla alçaltma da, ikisinin ortası bir yol tut; 111 Ve de ki: “Bütün övgüler, döl
edinmeyen,133 egemenliğinde ortağı bulunmayan, güçsüzlükten,
düşkünlükten ötürü herhangi bir yardıma-yardımcıya gereksinme duymayan134 Allah'a yakışır”. İşte, O'nu [hep böyle]
yücelterek an.