107/MAUN
Hz. Peygamber'in nübüvvetinin ilk
yıllarında (muhtemelen 102. sureden -Tekâsür-
sonra) nazil olan bu surenin adı, son ayetinde geçen mâ‘ûn sözünden alınmıştır. Bazı müfessirlerin, 4-7. ayetlerin
Medine'de nazil olduğunu iddia etmeleri, hiçbir tarihsel veya belgesel delile
dayanmamaktadır ve bu sebeple gözönüne alınmayabilir.
1 HİÇ
bütün bir ahlakî değerler sistemini yalanlayan1 [birini] tasavvur edebilir misin?
2 İşte
böyle biridir, yetimi itip kakan,
3 yoksulu
doyurma arzusu/gayreti duymayan.2
4 Yazıklar
olsun şu namaz kılıp duranlara, 5 onlar
ki kalpleri namazlarına yabancıdır,3
6 onlar
ki niyetleri yalnızca görülüp takdir edilmektir,
7 ve
üstelik onlar, [insanlara] en ufak bir yardımı bile reddederler!4
DİPNOTLAR
1 Yani,
böyle bir dinde ve dolayısıyla,
ahlakî kurallar kavramında (ki dîn teriminin
en temel anlamlarından biridir -karş. 109:6, not 3) herhangi bir objektif
geçerlilik bulunmadığını iddia eden. Bazı müfessirler, dîn teriminin yukarıdaki bağlamda “hüküm/hesap”, yani Hesap Günü
anlamında kullanıldığını ileri sürerler ve bu ibareyi “Hesap Günü'nü
yalanlayan” şeklinde yorumlarlar.
2
Lafzen, “gayret vermeyen”, yani kendine.
3
Lafzen, “namazlarına karşı [bilerek] gaflet içindedirler”.
4 Mâ‘ûn terimi, kişinin günlük hayatında
ihtiyaç duyduğu birçok küçük şeyi ve insanlara bu yolla yardım etme şeklinde
kendini gösteren arızî yardımseverliği ifade eder. Daha geniş anlamda ise,
herhangi bir zorluk anındaki “yardım” veya “desteğ”i gösterir.